İmam Nablûsî “Ta’tîrü’l-En’âm fi Ta’bîri’l-Menâm” ismini verdiği eserinin önsözünde Allah’a hamd, Resulü’ne salât ve selamdan sonra şöyle demektedir:
-Yüce Allah kerîm kitabında buyuruyor ki: “Onlar için dünya hayatında da, âhirette de müjdeler vardır. “(1) Bu mübarek âyetin tefsirinde müfessirlerden bazıları: “Dünya hayatındaki müjdeden murad, dünyada bizzat kendisinin veya kendi hakkında bir başkasının gördüğü sâlih rüyadır. Ahiretteki müjdeden murad ise Allah’ı görmektir.” demişler ve bu âyet-i celîleyi böyle izah etmişlerdir. Kâinatın Efendisi de şöyle buyurmuşlardır: “Sâlih rüyaya inanmayan kimse Allah’a ve ahiret gününe iman etmemiştir.” Müminlerin temiz ve pak annesi Hazret-i Aişe (r.anha) demiştir ki: -Resûlullah (s.a.v.)’de vahyin başlangıcı sâlih rüyalardı. Herhangi bir rüya gördüklerinde sabah aydınlığı gibi aynen zuhur ederdi... Rivayet edilir ki, bir gün Allah’ın Resulü, Hazret-Î Ebu Bekir (r.a.)’e hitaben dediler ki: -Yâ Ebâ Bekir, öyle bir rüya gördüm ki, güya ikimiz bir merdivenden çıkıyor muşuz, ancak ben seni iki basamak geçmişim!.. Hazret-i Ebu Bekir (r.a.) ılık gözlerini Allah Resulünün mübarek cemaline dikip: -Ey Allah’ın Resulü, dedi. Allah sizin ruhunuzu alıp rahmetine kavuşturduktan sonra ben iki buçuk sene daha yaşarım!.. (Cihan sıddikı Hazret-i Ebu Bekir’in bu tâbiri aynen gerçekleşmiştir...) Yine bir başka gün Allah’ın Resulü, Hazret-i Sıddîk-ı Ekber’e: -Yâ Ebâ Bekir, dediler. Rüyamda gördüm ki, siyah bir koyun bana tâbi olup benim peşimden ve o siyah koyuna da beyaz bir koyun tâbi olup onun peşinden geliyordu... Hazret-i Ebu Bekir (r.a.), Nebiler Nebisinin rüyasını şu şekilde tâbir ettiler ve dediler: -Ey Allah’ın Resulü, size ilk önce Araplar tâbi olacak, Arab’a da Arap olmayanlar ittiba edecektir... (Bu tâbir de ayniyle kısa zamanda zuhur etti.) Yüce Allah, Hazret-i Yûsuf’a rüya ilmini ihsan ve ikram buyurmuştu. Buna işaretle Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruluyor: “Rabbin seni seçecek ve sana rüya tâbirini öğretecektir.”(2) Rüya ilmi, insanlığın ve âlemin başlangıcından beri akıp gelen bir ilimdir ki, nebiler ve resuller o ilim ile amel etmişlerdir. Peygamberlerin çok kerre rüya ile verdikleri haberler, kendilerine rüya ânında Rableri tarafından vahyedilen şeylerdir.Rüyalar üç kısma ayrılır:
- Allahu Teâlâ tarafından müjde olarak gösterilen bir rüyadır ki, hadis-i peygamberi ile anlatılan sâlih rüya budur.
- Şeytan tarafından korkutmak için vâki olan rüyadır.
- İnsanın bizzat kendi düşünce ve haliyle meydana getirdiği kuruntuların neticesinin rüya şeklinde tecelli etmesidir.
Bâtıl rüyalar da vardır ve yedi çeşittir:
- Üzüntü, keder ve arzuların tesiri ile insanın meydana getirdiği karmakarışık rüyalar.
- İnsanın rüyada ihtilâm olması. Bu rüyanın da tâbiri yoktur..
- Şeytan tarafından korkutmak için gösterilen rüyadır ki, rüyayı görene hiçbir zararı erişmez...
- Cin taifesinin gösterdiği şeylerdir ki, rüya sahibi rüya esnasında bundan da zahmet çeker...
- İblis’in gösterdiği ve temeli bâtıl rüyadır ki, bu zaten rüyadan sayılmaz.
- İnsan bünyesinin anormal ve kederli zamanında gördüğü rüyalardır. Ve bunlar da rüyadan sayılmaz...
- Acı ve ızdırapların getirdiği rüyalardır ki, rüya sahibi o anda senelerce önce vâki olmuş bir hali görür.
Rüyaların hayırlısı ve en sahihi müjdeleyici olanlarıdır.
Sahih ve doğru olan rüyalar beş türlüdür:
1. Apaçık sâdık rüya. Bu rüya nübüvvetten bir cüzdür. Nitekim yüce ve kerîm olan Allah’ın buyurduğu gibi her şey apaçık zuhur etmiştir. Allah buyuruyor ki:
“Andolsun ki Allah, gerçekten Peygamberine o rüyayı hak olarak doğru gösterdi. Andolsun ki, inşaallah emniyet içinde bulunan kimseler olarak başlarını traş etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde korkmaksızın mutlaka Mescid-i Haram’a gireceksiniz. “(3) işte bu âyet muktezâsınca Allah’ın Resulü Hudeybiye’ye seferleri esnasında gördüler ki, sahabileri ile beraber korkusuzca Mekke’ye girip Kabe’yi tavaf ederek kurbanlarını kestikten sonra bazısı başlarını traş ediyor ve bazıları da saçlarını kesiyorlar... Kâinatın Efendisi rüya meleğinin tavassutu olmaksızın bizzat yüce Allah tarafından müjdelendi. Nebiler Nebisinin bu rüyasının, ibrahim (a.s.)’in rüyasında oğlu Hazret-i ismail’i kesmesi hakkında gördüğü rüya gibi tâbire ihtiyacı yoktur... Tâbir ilminde ehil olanlardan bazıları demişlerdir ki: “En büyük saadet o kişi içindir ki, rüyayı açık bir şekilde gördü. Zira açık rüyayı gösteren ancak Allah Teâlâ ‘dır. Onda rüya ile görevli meleğin tavassutu yoktur.”-
Salih bir rüyadır ki, o da Allah tarafından müjdelenir. Allah o rüya ile kulunu, yaptığı veya yapacağı bir şeyle müjdeler...
Kâinatın efendisi sahâbilerine hitaben dediler ki:
“Sizden birinizin rüyada gördüğü şeylerin en hayırlısı, o kimsenin Allah’ını, peygamberini veya müslüman ana babasını görmesidir.”
Sahabiler Allah’ın sevgilisine sordular:
-Ey Allah’ın Resulü, bir insan rüyasında Rabbini görür mü, (bu mümkün mü?).
Buyurdular ki:
-Sultanı görür. Sultan da Allah’tır...
- Rüya ile mükellef meleğe “Sıddîkûn” adı verilmiştir. O melek yüce Allah’ın kendisini ümmü’l-kitab (kitabın anası) olan nüshadan öğretip bildirdiklerini ve ibretli darb-ı mesellerden ona ilham ettiği nesneyi sana rüyanda gösterir... Her eşyanın, her nes¬nenin misâl âleminde bir benzeri vardır.
- Murad ve maksat açık olmayıp gizlice işaret edilmiş rüyadır. Şu çeşit rüyadır ki, gördüğü yerin delaletiyle sahih olur. İnsan rüyada gördüğü yer, gördüğü yere galip gelerek şer hayır, hayır da şer şeklinde tecelli eder. Rüya anında mescidlerden birinde tambur çaldığını gören biri, bu hali akıl ve dine aykırı bulduğun¬dan derhal tevbe eder ve bu da onun için hayıra döner...